Karabaş Mah. Belde Sk Ekşi İş Merkezi No:5 Kat:5 D:510, 41040 İzmit/Kocaeli

Emsal Yargı Kararları

YARGITAY 17. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2019/5675
KARAR NO : 2020/3783

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı Ş… tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacılar vekili; davalı sigorta şirketi nezdinde ZMMS poliçesi ile sigortalı, diğer davalı Ş…’ın sevk ve idaresindeki araç ile müvekkillerinden A…’un yönetimindeki aracın çarpışması neticesinde 08.07.2012 tarihinde meydana gelen trafik kazasında araçta yolcu olarak bulunan müvekkillerinin müşterek çocuğu küçük H…’un vefat ettiğini, müvekkillerinin çocuklarının desteğinden yoksun kaldığını çocuğun ani ölümü nedeniyle ailesinin büyük üzüntü içine girdiklerini beyanla fazlaya dair haklarını saklı tutarak, müvekkilleri Ali ve Azime için hesaplanacak destekten yoksun kalma tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davacı Azime için 35.000,00 TL, davacı Ali için 35.000,00 TL, davacı Celal için 10.000,00 TL, davacı Zeynep için 10.000,00 TL ve davacı Merve için 10.000,00 TL manevi tazminatın davalı Ş…’dan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.

Davalı Ş…; kazanın meydana gelmesinde Karayollarının ve davacı A…’un da kusuru bulunduğunu beyanla davanın reddini istemiştir.

Davalı Sigorta şirketi vekili; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre;maddi tazminat davasının kabulü ile 12.655,52 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı A…’a verilmesine, 10.312,61 TL maddi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı A…’a verilmesine, manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 22.400,00 TL manevi tazminatın karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Ş…’dan alınarak davacı A…a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 22.400,00 TL manevi tazminatın karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Ş…’dan alınarak davacı A…’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 6.400,00 TL manevi tazminatın karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Ş…’dan alınarak davacı C…’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 6.400,00 TL manevi tazminatın karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Ş…’dan alınarak davacı Z…’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, 6.400,00 TL manevi tazminatın karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Ş…’dan alınarak davacı M…’a verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine dair verilen hüküm davalı Ş… tarafından süresi içerisinde temyiz edilmiştir.

1-Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Anayasanın 35. ve 36. maddeleri ile 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesi uyarınca, taraflar dinlenilmeden, iddia ve savunmalarını beyan etmeleri için davet edilmeden hüküm verilemez. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olur.
7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 11., Avukatlık Kanunu’nun 41. ve 6100 s. HMK.nin 71 ve devamı (1086 s.HUMK.nin 62.,68.maddeleri) maddeleri gereğince vekille takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması zorunludur.


Davalı Ş… vekili Av.Velat Alan tarafından davaya cevap dilekçesi ve ekinde usulüne uygun olarak düzenlenen vekaletname sunulmasına karşılık bilirkişi raporları dahil olmak üzere tüm tebligatlar davalı asile yapılmıştır. Vekille takip edilen davalarda, tebligatın vekile yapılması zorunlu olup davalı asile tebliğ edilerek savunma hakkının kısıtlanması doğru görülmemiş kararın bozulması gerekmiştir.

2-Bozma neden ve şekline göre davalı Ş…’ın sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Ş…’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı Ş…’ın sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı Ş…’a geri verilmesine 22.06.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

Başkan Üye Üye Üye Üye
A.Ş.Sertkaya R.Eğri B.Aydın K.Özerdoğan M.Erol

YARGITAY 23. Hukuk Dairesi
2019/764 E.
2020/923 K.


MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Davacı vekili, dava dışı işçi … vekili tarafından, Sağlık Bakanlığı aleyhine açılan işçi alacağı davasının yargılaması sonucunda davanın kabulüne karar verildiğini ve icra takibi yapıldığını ve dosya borcu Mersin Toros Devlet Hastanesi tarafından 25/09/2014 tarihinde 11.348,39 TL olarak ödendiğini, işçi haklarındaki yasal sorumluluğun şirkete ait olduğunu ve anılan nedenle Bakanlığın ödemiş olduğu meblağın tamamını rücu hakkı bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla davalı alt işveren şirketlerin elamanı olarak çalışmış olan işçilere işçi alacağından dolayı Bakanlıkça ödenmek zorunda kalınan toplam 11.348,39 TL’nin ödeme tarihinden tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki genel temizlik hizmet alım sözleşmesinin eki niteliğinde olan iş emniyeti sağlık tedbirleri ve hizmet içi eğitim başlıklı 5.3 maddesinde “sosyal sigortalar mevzuatı her türlü işçi ve iş veren hakkındaki haklardan dolayı işçi alınması veya işçi haklarının ödenmesi, işçi çıkartılması gibi tüm sorumlulukların yükleniciye ait olduğu” hükmünün düzenlendiği, davalı şirket basiretli bir tacir olarak imzalamış olduğu sözleşme hükümlerine uymak durumunda olacağın, davacı Sağlık Bakanlığının işçilik haklarından dolayı yapmış olduğu ödemelerin tamamını davalıdan talep edebileceği, davalı şirketin imzalamış olduğu sözleşme hükümlerine uymak zorunda olduğu ve sözleşme ile işçilik haklarından kaynaklı ödemelerin sorumluluğunun son alt işveren davalıya ait olacağı gerekçesiyke davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Hizmet alım sözleşmeleri; ihale şartları ile belirlenen işin sözleşmede kararlaştırılan bedel ile yapılmasının üstlenildiği sözleşmelerdir. Bu sözleşme türünde yüklenicinin edimi, hizmetin kendi işçisi ile yerine getirilmesi, işverenin edimi ise sözleşme bedelinin ödenmesidir. Sözleşme kapsamında yapılması gereken iş yüklenici işçisi tarafından yerine getirilecektir. İş aktinin yüklenici ile işçi arasında yapıldığı hususu ihtilaflı değildir. SGK kayıtları da bu hususu doğrulamaktadır. Hizmet alımı tip sözleşmelerinde işverenin, yüklenici tarafından çalıştırılan işçinin ücretinin ödenmesi, sosyal haklarının takibi gibi denetim dışında işçiye karşı bir sorumluluğu yoktur. İşveren ile yüklenicinin İş Kanunu’na göre işçiye karşı müteselsilen sorumlu olmasına rağmen rücu ilişkisinde taraflar arasında imzalanan sözleşmenin uygulanması sözleşme hukukunun en temel ilkelerindendir.

İşçilik alacakları işveren tarafından ödenen işçinin; yüklenici işçisi olması, sözleşme ücretine işçinin ücret ve sosyal haklarının dahil olması, işverenin işçilik alacaklarından sorumlu olacağına dair sözleşmede bir hüküm bulunmaması hususları nazara alındığında davacı işverenin işçiyi çalıştıran yüklenicilerden ödediği bedeli ve ferilerinin tamamını talep etme hakkı bulunduğunun kabulü gerekir.

Hizmet alım ihaleleri aynı yüklenici tarafından alındığı gibi, değişik yükleniciler tarafından da alınabilmektedir. Bu halde işyeri devri suretiyle işçiler yeni yükleniciye devredildiği için hizmet akitleri kesintiye uğramadan devam etmekte ve işçilik alacakları da bu doğrultuda hesaplanmaktadır.

İşçiye ödenen kıdem tazminatı iş sözleşmesinin feshedildiği tarihteki giydirilmiş ücret üzerinden hesaplanmakta olup bu kıdem tazminatının tamamından işçiyi çalıştırdıkları dönemle orantılı olarak yükleniciler işverene karşı sorumludurlar.

Yıllık izinler kullanılmadığı taktirde iş sözleşmesinin feshi ile ücrete dönüşmektedir. Sözleşmeyi feshedenin son yüklenici olduğu ve yıllık izinlerinde bu fesih ile ücrete dönüştüğü gözönüne alındığında yıllık izin ücretinden son yüklenici sorumlu olacaktır.

İhbar tazminatından son işveren sorumludur. Bunların dışında hafta tatil ücreti, ücret alacağı, fazla mesai ücreti gibi işçiye ödenen tazminatlardan yükleniciler işverene karşı işçiyi çalıştırdıkları dönemle sınırlı olarak sorumlu olacaklardır.

İşveren tarafından bu ödemelerin feri mahiyetinde yapılan ödemeler de ayrı esasla yüklenicilerden tahsil edilebilecektir.

Yükleniciler aleyhine açılan rücu davalarında ayrı sözleşmelerle hizmet ifa eden yükleniciler mecburi dava arkadaşı olmadığı gibi borçtan müteselsilen sorumlu olacaklarına ilişkin kanun hükmü veya sözleşme bulunmamaktadır. Bu nedenle alacak davalarında her davalı aleyhine ayrı tahsil hükmü kurulmalıdır. Davanın itirazın iptali şeklinde açılmış olması durumunda ise takibin hangi davalı açısından hangi miktarla devam edeceği ayrı ayrı belirlenmelidir.

Bu durumda mahkemece yukarıda belirlenen ilkeler çerçevesinde bilirkişiden ek rapor alınıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile ödenen bedelin tamamından son işverenin sorumlu tululması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiş.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 12.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

———————————————————————————————————————–

YARGITAY 23. Hukuk Dairesi
2019/3445 E.
2020/959 K.


MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi

Taraflar arasındaki iflas davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik verilen ek kararın süresi içinde davalı vekilince ek karar yönünden temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

– K A R A R –

Davacı vekili, davalının İstanbul Anadolu 25. İcra Müdürlüğünün 2018/1439 E. sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazının kaldırılarak iflasına karar verilmesi gerektiğini, davalı borçlunun iflasa tabi olmadığını öne sürerek takibin şekline itiraz etmişse de, bilindiği üzere, TTK’ya göre tacir olanların iflasa tabi kişiler olduğunu, TTK’nın 12/1. maddesi gereğince, bir ticari işletmeyi kısmende olsa kendi adına işleten kimselerin tacir olduğunu, davalı borçlunun … Şirketler Grubu’nun sahibi olup 30 kadar şirketin ortağı, yönetim kurulu başkanı ve münferiden imza yetkilisi olduğunu, davalının gayrimenkul satıcısı iş adamı olarak devamlı reklamlarda rol aldığını, davalı şahsın iflasa tabi bir şahıs olmadığı yönündeki iddianın kabulünün mümkün olmadığını ileri sürerek davalının icra takibine yapmış olduğu itirazının kaldırılmasına ve iflasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkilinin tacir sıfatına sahip olmadığını, aleyhine İflas yolu ile takibe girişilemeyeceğini, şirket ortağı ve yönetici olmanın tacir sıfatını kazandırmayacağını, ayrıca ortada bir borcun olmadığını, takibe dayanak yapılan 08.05.2018 tarihli belgenin başlığında her ne kadar “Garanti Taahhütnamesi” yer alıyor ise de, söz konusu belgenin hukuki niteliğinin garanti taahhüdü olmayıp, taşınmaz simsarlığı sözleşmesi olduğunu, belgede davacı imzası bulunmadığından geçerli bir taşınmaz simsarlığı sözleşmesi olmadığını, bir an için geçerli bir simsarlık sözleşmesi olduğu kabul edilse dahi, kararlaştırılan ücretin fahiş olduğunu, indirilmesi gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının iş adamı olarak tanınmasının tacir sayılması için yeterli olmayacağını, takibin usulüne uygun olmasının bir dava şartı olduğunu, iflas talep edilen davalının tacir olması, iflas yolu ile takip için özel takip ve dava şartı olduğunu, tacir olmayan kişi hakkında yapılan bir takibin usulüne uygun bir takip sayılamayacağı gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair verilen karara yönelik, taraf vekillerinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 07.11.2019 tarihli ve 2019/1077 E.- 2019/1997 Karar sayılı kararı ile davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne ve kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.

Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin 03.04.2019 tarihli ek kararı ile verilen kararın kesin olması nedeniyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.

Ek kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi ek kararına ilişkin davalı vekilinin tüm temyiz sebeplerinin reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğininde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesine gönderilmesine 13.02.2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.